Gebelikte Folik Asit - Folat Kullanımı

Folik asit suda eriyen bir vitamin olup, eksikliğinde "pernisiyöz anemi" denilen bir kansızlık türüne yol açtığı bilinmektedir.

İlk kez İngiliz Doktor Lucy Wills 1930’larda Bombay’de çalışırken, genç kadınlarda ortaya çıkan bir anemi farketmiş ve daha sonra bunun folik asit eksiklğine bağlı olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çalışmalarda maymunlarda da bu tür bir aneminin olduğu anlaşılmış ve iyi bir folik asit kaynağı olan maya verilmesi ile bunun düzeldiği gösterilmiştir.

Bir diğer doğum doktoru Bryan Hibbard, 1964 yılında folatın erken embryonik gelişmede de rolü olduğunu bildirmiştir. Sonraki yıllarda bu vitaminin bazı doğum defektlerinin, özellikle sinir sistemi ile ilgili anomalilerin önlenmesi amacıyla kullanılabileceği anlaşılmıştır.

Folat vücuttaki tüm hücrelerde değişik biçimlerde görevi olan bir vitamindir. Folik asit ise folatın sentetik formu olup, kimyasal olarak sentezlenmektedir. Sentetik formu, biyolojik formundan daha dayanıklıdır. Besinlerde bulunan doğal folat, pişirme, dondurma ve saklama kolşullarından olumsuz olarak etkilenebilir.

FOLAT VE GEBELİK

Folatın gebelikte 2 rolü vardır:
1. Gebeliğin ikinci yarısında ortaya çıkan aneminin önlenmesi
2. Embryogenez denilen, gebeliğin ilk aylarında nöral tüp defektleri olarak adlandırılan anomalilerin önlenmesi.

Gebeliğin Megaloblastik Anemisi

Tüm gebelerde, gebeliğin başından itibaren kan hacmi artmaya başlar, bu gebeliğin sonlarına doğru 1 litreyi bulabilir. Eritrosit denilen alyuvarlar da artmasına rağmen, bu plazma artışını gerisinde kalır ve gebelerde kan sulanmış olur. Bu durumda yeterli demir almayan gebelerde “dilüsyonel anemi” olarak adlandırılan bir tablo ortaya çıkar. Bu nedenle tüm gebelerde hemoglobin, hematokrit ve eritrosit değerlerinde düşüş olur. Kanın sulanmasına bağlı olarak folat düzeylerinin de gebelik öncesine göre düştüğü saptanabilir. Fetus büyüdükçe gereksinim daha da artar ve yeterli folik asit alınmazsa bu durum kansızlığa neden olabilir. Demir eksikliği anemisinden farklı olarak, folik asit eksikliğine bağlı anemide eritrositler normalden büyüktür.

Gebelerde folik asit eksiklğine bağlı olarak ortaya çıkan aneminin önlenmesinde birbirinden farklı iki görüş vardır. İlk görüş normal beslenen gebelere ek olarak folik asit vermeye gerek olmadığı yönündedir. İskandinav ülkeleri bu görüşe göre hareket etmektedir. Aksine İngiltere, İrlanda gibi ülkelerde çoğu kadının folat depolarının yeterli olmadığı görüşü hakimdir ve tüm gebelere folik asit verme eğilimi mevcuttur. Yapılan çalışmalarda folik asit kullanmayan gebelerin % 21’inde eritrositlerdeki folat düzeyinin düşük olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerileri doğrultusunda, çoğu merkezde tüm gebelere rutin folik asit alımı önerilmektedir.

Bu amaçla, gebeliğin ikinci üç ayından itibaren günlük 300-400 mikrogram (0.3-0.4 mg) folik asit kullanımı yeterlidir. Bunun anne ve gelişen embryo açısından bir riski de bulunmamaktadır.

Nöral Tüp Defektlerinin Önlenmesi

Döllenmeden 24-28 gün sonra hem kafatası, hem de omurgada nöral plak kapanmaktadır. Omurganın kapanmaması spina bifida, kafatası ile ilgili problemler de anansefali olarak adlandırılan anomalilere yol açmaktadır.

Anansefali yaşamla bağdaşmayan bir anomalidir, embryo uterus içinde veya doğduktan kısa bir süre sonra ölmektedir. Spina bifida ise çok hafif bozukluktan, çok ağır problemlere uzanan geniş bir spektrum içinde yer alan bir bozukluktur.

Bu anomaliler genetik bir yatkınlık göstermesinin yanısıra, tekrarlama eğilimindedirler. Önceki gebeliğinde bu tür anomalili doğum yapan bir anne adayında aynı anomalinin ortaya çıkma olasılığı 10 kat artmaktadır. Genetik olmayan bir faktör de beslenmedir.

Son yıllarda gebe kalmadan önce folik asit kullanmaya başlayanlarda nöral tüp defekti oluşumunun daha az olduğu, önceden nöral tüp defektli doğum yapıp folik asit kullananlarda da nüks olasılığının azaldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bu amaçla yapılan çalışmalarda folik asit kullanımının nöral tüp defekti oluşum sıklığını %72 oranında azalttığı gösterilmiştir. Folik asitle birlikte multivitamin kullananlarda da benzer şekilde anomali sıklığı azalmış, ancak multivitamin kullanımı ek bir yarar da sağlamamıştır.

Konuyla ilgili önerileri şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Folik asit kullanımına gebe kalmadan 6-8 hafta önce başlamalı ve gebeliğin ilk 12 haftası boyunca sürdürülmelidir.
2. Gebe kalma arzusu olanlar folik asitten zengin besinleri tüketmeli ve bunları fazla pişirmekten kaçınmalıdır.
3. Günlük 400 mikrogram (0.4 mg) folik asit alımı yeterlidir
4. Daha önce nöral tüp defektli gebelik öyküsü olanlarda doz 4000 mikrogram / gün (4 mg /gün) olarak verilmeli ve gebeliğin ilk 12 haftası boyunca aynı dozda sürdürülmelidir. Bu gebelerde tek başına folik asit içeren ilaçlar tercih edilmelidir.
5. Gebe kalmadan önce folik asit kullanmayanlar da, gebelikleri farkedildiği anda folik asit başlayıp, 12. haftaya kadar sürdürmelidirler.

Son yıllarda multivitamin kullanımının fetusta bazı anomalilerin oluşum sıklığını azalttığı iddia edilmektedir.

Dudak-damak Yarığı: Folik asit de içeren multivitmain kullanımının dudak-damak yarığı oluşum sıklığını %25 azalttığı iddia edilmektedir.

Abortus (Düşük), Prematür Doğum: Folik asit eksikliği olanlarda abortus ve erken doğum sıklığının arttığı yönünden görüşler olmasına karşın, bu durum herkes tarafından kabul edilmemektedir.

Alkol Kullanımı: Alkol bağımlısı olanlarda fetal malformasyonların oluşum sıklığının arttığı ve bu durumun folik asit eksikliği ile ilişkili olduğu bilinmektedir.

Doğum Kontrol Hapları: Uzun süre doğum kontrol hapı kullanımı, folik asit eksikliğine yol açabilir ve bu durum hapı bıraktıktan hemen sonra gebe kalanlarda bazı riskler getirebilir.

Emzirme: Süt veren annelerde folik asit gereksinimi artar ve ekstra folat kullanımı önerilir.

Çoğul Gebelik: Çoğul gebeliği olan anne adaylarında da folik asit gereksinimi daha fazladır

Kaynak : Role of foliv acid/folate in pregnancy:prevention is better than cure. Scott JM, Weir DG. Recent Advances in Obstetrics and Gynecology 20 ed. John Bonnar 2001
________________________________________
Hazırlayan : Prof. Dr. H. Faruk Buyru